Sürü bağışıklığı için yüzde 95 aşılama şart. Ama “zorunlu aşı” şart mı?
- Sanal kumar yaşı ergenliğe kadar düştü! - 13 Aralık 2024
- Saç dökülmesi erkeklerde depresyon nedeni - 6 Aralık 2024
- Aşırı kafein tüketimi kalp ritmini bozuyor - 6 Aralık 2024
Aşılama çalışmaları pandeminin küresel çapta insan hayatını ve ülke ekonomilerini derinden etkilediği bir dönemde önem kazandı. Aşıların zorunlu olup olmaması ise ayrı bir tartışma konusu. Uzmanlar, özellikle aşı kampanyaları ile zorunluluk olmadan istenen aşılama oranlarına ulaşıldığı varsayımıyla aşının zorunlu tutulmasının ölçülü bir tedbir olmayacağı görüşünü dile getiriyor.
Zorunlu aşı ve sağlık hukuku konusunda çalışmaları olan Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Sermin Paksoy, kızamık ve COVID-19 gibi çok bulaşıcı hastalıklarda sürü bağışıklığına ulaşılarak, hastalığın salgına dönüşmemesi için aşılamada yüzde 95 seviyesine erişilmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’de COVID-19 aşısında bu orana ulaşılabilmesi için on iki yaşından küçük çocukların dahi aşılanması gerektiğini, ancak Sağlık Bakanlılığı’nca bu yaş grubuna COVID-19 aşılarının henüz tavsiye edilmediğini belirtti. Dr. Sermin Paksoy, “Bu nedenle aşının bu yaş grubuna zorunlu olarak uygulanması kısa vadede olası değildir.” dedi.
Dr. Sermin Paksoy, salgın hastalıklarla mücadelede bilinen en etkili yöntemlerden biri olan aşılamanın hukuki boyutunun gözardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Aşılamanın hasta yükünü de hafiflettiği için kamuyu koruma yöntemi olduğunu kaydetti. Dr. Sermin Paksoy, çocukluk dönemi aşılarını örnek göstererek, Sağlık Bakanlığının, COVID- 19 aşılama kampanyası dışında, çocukluk dönemi aşı takvimi ile on üç hastalıkla mücadele için Türkiye’de yerleşik olan her çocuğu aşılamayı amaçladığını ifade etti.
Fakat Anayasa Mahkemesi’nin 2015 tarihli Halime Sare Aysal kararında, bu aşıların açık bir kanuni temel olmadan zorunlu olarak uygulanamayacağı tespit edildiğini hatırlattı. Başta verem, kızamık olmak üzere on üç çocukluk dönemi aşısına ilişkin kanuni düzenleme olmaması nedeni ile bu aşıların zorunlu nitelikte olmadığının altını çizdi.
“Gönüllü aşılama ile sürü bağışıklığına ulaşıldığı sürece zorunlu aşı şart değil”
Dr. Sermin Paksoy, sürü bağışıklığına gönüllü aşılama ile ulaşıldığı sürece bir aşının kanunen zorunlu tutulmasının ölçülü bir tedbir olmayacağı görüşünde. Kızamık ve COVID-19 gibi çok bulaşıcı hastalıklarda sürü bağışıklığına ulaşılması için % 95 seviyesine erişilmesi gerektiğini anlatan Dr. Paksoy, bu seviyeye erişildiğinde bulaşıcı hastalığın salgına dönüşmesi ihtimali ortadan kalkar. Sağlık Bakanlığı’nca açıklanan verilere göre çocukluk döneminde aşılama oranlarında son on yılda %95 seviyesine ulaşıldı.” diye konuştu. %95 seviyesine sadece çocuklar değil, tüm nüfus dikkate alınarak ulaşılmasının önemine değindi.
“Covid 19 aşısında sürü bağışıklığı için henüz erken”
Dr. Paksoy, “Bir aşı ancak kanuni bir düzenleme ile zorunlu tutulabilir ve kanuni düzenleme de tek başına müdahaleyi hukuka uygun hale getirmeyecektir. Özellikle aşı kampanyaları ile zorunluluk olmadan istenen aşılama oranlarına ulaşıldığı varsayımlarda aşının zorunlu tutulması ölçülü bir tedbir olmayacaktır.” seklinde ifade etti. Ayrıca COVID-19 aşısını 12 Mart 2022’den itibaren yetişkin nüfusa zorunlu tutan Avusturya’ya zorunlululuğun aşılama oranlarında önemli bir artışa neden olmadığı tespit edilmiş ve zorunlu aşı uygulamasından 23 Haziran’da vazgeçildiği bilgisini verdi.
“1930 tarihli Hıfzıssıhha Kanunu temel kanun”
Dr. Paksoy, Türkiye’de salgınlarda mücadele için çıkarılmış olan temel kanunun 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu olduğunu hatırlattı. Bu Kanunda, kolera, veba, sarihümma, lekelihümma, çiçek ve ilan edilecek tehlikeli hastalıklara ilişkin salgınlar mevcut olduğunda kara sınırlarında gelen yolculara aşı ve serum uygulanabileceği belirtilmiştir (m. 54 ve m. 37). Benzer şekilde aynı Kanun, kolera ve veba gibi sınırlı olarak sayılan hastalıkların[2] baş göstermesi halinde hastalara ve hastalığa maruz kalanlara aşı ve serum tatbik edilebileceğini düzenlemiştir (m. 72 ve m. 57).
“Göçmenlerin durumu kritik, çoğu aşılamanın olmadığı riskli bölgelerden geliyor”
Göçmenlerin durumuna da değinen Dr. Paksoy, söz konusu oranlara ülkedeki kayıt dışı yaşayanların dahil edilmediğine ayrıca dikkati çekti. Türkiye’deki çok sayıdaki kayıt dışı göçmenin, Dünya Sağlık Örgütü’nün ve UNICEF’in açıklamasında da yer aldığı üzere Afganistan gibi çocukluk dönemi aşılamaların yaygın olarak yapılamadığı risk bölgelerinden geldiğini vurguladı.
“Gelecek salgınlara hazırlıklı olunmalı”
Dr. Paksoy, “Pandemi sürecinde salgının hızla ve birçok insan hayatına mal olacak şekilde yayılması karşısında ülkeler aynı hızda tedbir alamadılar. Hazırlıklı olmadıkları ortaya çıktı.” diye konuştu. 27 Nisan 2022’de Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF tarafından yapılan ortak açıklamada, 2021’e kıyasla 2022’nin aynı döneminde dünya çapında kızamık vakalarının %79 arttığını, bunun da hem kızamık hem de diğer bulaşıcı hastalıklara ilişkin olası bir salgının ön işareti olduğunu belirtti. Maymun çiçeği virüsünün yayılışına dair haberler de konunun güncelliğini koruduğunu söyledi.