
Annedeki meme kanseri de prostat kanseri riski
Üroloji Uzmanı Doç. Dr. İlker Tinay, kadınlarda meme kanserine neden olan BRCA1 ve BRCA2’deki mutasyonların, erkeklerde de prostat kanserine neden olduğunu belirterek, ”Dolayısıyla aile öyküsüne bakıldığında kişinin sadece babasındaki prostat kanseri değil, annesindeki meme kanseri de risk oluşturuyor. Ailesinde bu tarz kanser öyküsü olanlar prostat taramalarına 40’lı yaşlarda başlamalı” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020’de güncellediği ve dünya kanser verilerini içeren GLOBOCAN 2020 sonuçlarına göre, prostat kanseri erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser türü. Prostat kanseri erkeklerde yeni tanı alan kanserlerin yüzde 14,1’ini oluşturuyor ve tüm dünyada her yıl 1.4 milyon erkeğe prostat kanseri tanısı konuluyor.
Buna göre; dünyada her yıl 375 bin erkek prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor ve prostat kanseri erkeklerde ölüme neden olan kanserler arasında da 5. sırada yer alıyor.
Rapora göre, 2020 yılında Türkiye’de ise 19 bin 444 erkeğe prostat kanseri tanısı konuldu.
GLOBOCAN 2020 sonuçlarını değerlendiren Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Doç. Dr. İlker Tinay, prostat kanseri taramasında, üroloji uzmanının prostat muayenesi yapması ve kanda PSA düzeyinin belirlenmesinin önemine vurgu yaptı.
Annedeki meme kanseri de prostat kanseri riski
Doç. Dr. İlker Tinay, prostat kanserinde ailevi riski şöyle anlattı:
“Ailede, özellikle babada veya erkek kardeşlerde prostat kanseri tanısı var ise o kişide prostat kanseri görülme ihtimali normal kişilere göre 3-5 kat daha fazla. Kadınlarda meme kanserine neden olan BRCA1 ve BRCA2’deki mutasyonlar, erkeklerde de prostat kanserine neden oluyor. Dolayısıyla aile öyküsüne bakıldığında kişinin sadece babasındaki prostat kanseri değil, annesindeki meme kanseri de risk oluşturuyor. Ailesinde bu tarz kanser öyküsü olanlar prostat taramalarına 40’lı yaşlarda başlamalı. Erken tanı koyabildiğimiz hastalarda erken ve daha etkili tedavi yapma şansımız oluyor. Özellikle de prostat muayenesi çok önemli. Erkekler kültürel nedenlerle prostat muayenesinden çekinebiliyorlar. Bundan kesinlikle kaçınılmamalı.”
Prostat kanserinin belirtisi yok
Prostat kanserinin pek belirtisinin olmadığını dile getiren Doç. Dr. İlker Tinay, “Prostat kanseri hiçbir belirti vermeyebilir çünkü prostat zaten var olan ve 50’li yaşlarda doğası gereği büyüme eğiliminde olan bir organ. Genellikle bu büyümeye bağlı işeme şikayetleriyle kontrole geliniyor. İleri evre prostat kanserinde ise genellikle idrarda kan şikayeti ile başvurular oluyor. Prostat kanseri ilk olarak bel omurlarına ve omurgaya sıçrama yaptığı için bel ve sırt ağrılarıyla da hastalar doktora başvurabiliyor” dedi.
İdrarın kesik kesik yapılmasının genellikle prostatın büyümesiyle bağlantılı olduğunu anlatan Doç. Dr. İlker Tinay, “Prostat iyi huylu da büyüyebilir, kansere bağlı olarak da büyüyebilir. Kansere özgü bir bulgu olmasa da üroloji muayenesine gidilmesini önemli” şeklinde ifade etti.
Prostat kanserini önlemenin tek yolu düzenli kontroller
Prostat kanserini önlemenin herhangi bir yolunun olmadığını vurgulayan Doç. Dr. İlker Tinay, şöyle devam etti:
“Bu kanser erkeklerde en sık rastlanan ürolojik kanser olmasına rağmen mesane ya da böbrek kanserindeki belirgin sigara etkeni gibi belirli bir nedeni veya alınabilecek belli önlemler yok. Ancak her hastalıkta olduğu gibi riski azaltmak için sağlıklı bir yaşam sürmek önemli. Dengeli beslenme ve dengeli fiziksel aktivite sağlığı olumlu etkiliyor ancak prostat kanseri açısından mucizevi bir önlem yok. Tek önerimiz dengeli bir yaşam sürmek ve düzenli doktor kontrollerini ihmal etmemek.”
Erken tanı başarılı tedavi ve daha uzun sağkalım açısından önemli
Seneler geçtikçe toplumdaki bilinçlenmenin de arttığına dikkat çeken Doç. Dr. İlker Tinay, şunları kaydetti:
“Bu kadar sık rastlanan bir kanserde tarama programları artık yerini buldu. Tarama amaçlı olarak ürolojik muayene ve PSA değerleri önemli. Erken tanı koymak daha başarılı tedaviler, o da daha uzun bir sağkalım anlamına geliyor. O yüzden bence en değerli şey insanların bilinçli olması ve düzenli kontrollere gelerek taramalarının yapılması. Bu sayede erken tanı alan kişilerin sonuçları da daha başarılı oluyor. Son 20 yılda hem cerrahların kullandığı başta robotik cerrahi olmak üzere cerrahi yöntemler, hem radyasyon onkologlarının kullandığı cihazlar ve protokoller, hem de nükleer tıp uzmanlarının uyguladığı radyonüklid tedaviler umut vaad ediyor. Ayrıca henüz sınırlı veri olsa da, bağışıklık sistemi tedavileri olarak da bilinen immünoterapi gibi medikal onkologların kullandığı akıllı ilaçlar da hastalara büyük avantajlar sağlıyor. 20 yıl önce elimizde kısıtlı tedaviler vardı. Şu anda hastalığın farklı evrelerinde kullanabileceğimiz tedavi seçeneklerimiz gerçekten fazlasıyla artmış durumda.”
Yalnızca prostat kanserinde değil tüm kanserlerde kişiye özel tedavilerin uygulandığını hatırlatan Doç. Dr. İlker Tinay, “Tüm tedaviler kişiye özgü uygulanmaya başladı. Bu da zaten teknolojinin ve artan bilginin beraberinde getirdiği bir sonuç” şeklinde konuştu.