Romantik partnerin fotoğrafına bakmak bile ağrıyı azaltıyor

Uzmanlar, aşkın hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı iyileştirici bir gücü olduğunu belirtiyor. Aşkın bağışıklığı güçlendirdiğini, stresi azalttığını ve mutluluk hormonlarını artırdığını ifade eden uzmanlar, romantik partnerin fotoğrafına bakmanın bile ağrı hissini azaltabildiğini vurguluyor. Ancak, sağlıksız ilişkiler duygusal sıkıntılara yol açabiliyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl ile Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, askın kimyası ile fiziksel ve ruhsal sağlığa etkileri hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Aşkın, hem fiziksel sağlığı hem ruhsal sağlığı iyileştirici gücü var!

Tutkulu bir aşk sürecinin, kişinin hem ruh halini hem de fizyolojik durumunu doğrudan etkilediğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Tek bir dokunuş, tek bir öpücük, tek bir sarılma dopamin, oksitosin, endorfin gibi hormonların daha fazla salgılanmasını sağlayarak, vücuda zindelik getirir.” dedi.

Aşkın ilk etkiyi kalpte yaptığını dile getiren Dr. Mert Sinan Bingöl, “Kalbi küt küt attırır ve kişinin içini titretir. Bağışıklığı güçlendirir, kan basıncını düşürür ve stresin azalmasına katkı sağlar. Araştırmalar, romantik partnerlerinin fotoğraflarına bakan katılımcıların, ağrı düzeylerinde belirgin bir azalma olduğunu göstermiştir. Bu bulgu, aşkın, beyinde endorfinleri ve benzer hormonları salgılatarak ağrı algısını azalttığı ve güven hissi verdiği şeklinde yorumlanmıştır. Bu araştırmalar, aşkın iyileştirici gücünün bilimsel bir temeli olarak gösterilmiştir. Çoğu zaman iyileştirici olsa da bazı durumlarda duygusal zorluklara da neden olabilir. Sağlıksız bir ilişki veya karşılanmayan beklentiler, duygusal sıkıntılara ve strese yol açabilir. Yani aşk duygusu, hem iyileştirme hem de hasta etme potansiyelini birlikte taşır!” şeklinde konuştu.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, aşkın bağışıklığı güçlendirdiğini, stresi azalttığını ve mutluluk hormonlarını artırdığını ifade ediyor. Romantik partnerin fotoğrafına bakmanın bile ağrı hissini azaltabildiğini vurguluyor. Ancak, sağlıksız ilişkiler duygusal sıkıntılara yol açabiliyor.

Aşkın Evrimi: Tutkulu Aşktan Bağlanmaya

Dr. Bingöl, aşkın insanın yaşamına anlam katan önemli bir süreç olduğunu belirterek, tutkulu aşkın zamanla ya sevgiye ya da boşluğa dönüştüğünü ifade ediyor. İnsanların ilişkilerde eksikliklerini tamamlamaya çalıştığını ve aşkın yeni bir birlikteliğe cesaret verdiğini vurguluyor.

Aşık olma sürecinde beynin nasıl işlediği konusunu değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol ise süreci şöyle açıkladı:

“Aşık olma sürecinde beynin ödül ve motivasyon merkezleri yoğun bir şekilde çalışır. Beyinde özellikle ventral tegmental alan (VTA), nucleus accumbens ve amigdala gibi bölgeler aktif hale gelir. VTA, dopamin adı verilen kimyasalın üretiminde önemli bir rol oynar ve aşık olduğumuz kişiyi gördüğümüzde dopamin salınımı artabilir. Bu kimyasal, kişinin aşık olduğu kişiye odaklanmasını ve onunla vakit geçirmekten haz almasını sağlayabilir. Nucleus accumbens ise bu hazzı güçlendiren bir merkez olarak düşünülebilir. Bu süreçte beynin ödül sisteminin aktif hale gelmesi, sevdiğimiz kişinin varlığını bir ‘ödül’ gibi algılamamıza neden olabilir.”

Bilinçdışı dinamikler aşkın kimyasını etkileyebiliyor… 

Aşkın zamanla tutkulu bir aşktan bağlanmaya dönüşmesinin, hem biyolojik hem de psikolojik süreçlerin etkisiyle gerçekleştiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Zamanla oksitosin ve vazopressin gibi hormonların etkisi baskın hale gelir. Bu hormonlar, güven ve bağlılığı destekleyerek ilişkiyi daha sakin ve derin bir bağlanma zeminine oturtur.” dedi. 

Bağlanmanın biyolojik boyutu kadar, kişinin bilinçdışı dinamiklerinin de bu süreçte belirleyici olduğunu sözlerine ekleyen Türkkol, “Psikanalitik açıdan bakıldığında, bir ilişkiye bağlanma biçimi, bireyin çocuklukta bakım veren figürle geliştirdiği ilişki modelinin bir yansıması olabilir. Güvenli bir bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkilerinde kendilerini kapsanmış ve değerli hissettiklerinde sağlıklı bir bağlanma geliştirebilir. Ancak, bazı durumlarda kişi, çocuklukta eksik kalan ya da zarar verici olan bir bağlanma deneyimini yeniden canlandıracak bir partner seçebilirler.” açıklamasını yaptı.

Aşk, bağımlılık yapıcı maddelerle aynı yolu aktive ediyor… 

Aşkın beyindeki etkileri ile bağımlılığın nörobiyolojik mekanizmaları arasında güçlü bir benzerlik bulunduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Bu benzerlik, aşk gibi güçlü ve yoğun bir duygunun beynin ödül merkezi olan ventral tegmental alan (VTA) ve nükleus accumbens üzerinden dopamin salınımını artırarak kişiye yoğun bir haz ve motivasyon sağlamasıyla açıklanabilir. İlginç olan, bağımlılık oluşturan maddelerin de aynı yolları aktive etmesidir.” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol ise, aşkın beyindeki ödül-motivasyon sistemini harekete geçirerek bağımlılık mekanizmalarıyla benzer etkiler oluşturduğunu söylüyor. Aşık kişi sevdiğinin varlığını bir ödül olarak algılıyor. Türkkol ayrıca, çevrimiçi ilişkilerin fiziksel etkileşimi devre dışı bırakarak duygusal bağ kurma kapasitesini zayıflatabileceğine dikkat çekiyor.

Sevgililer Günü ve Aşkın Evrenselliği

Altınbaş Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Dr. Esra Gül Koçyiğit ise, aşkın bireyin kendini geliştirmesine ve olgunlaşmasına katkı sağladığını belirtiyor. Sağlıklı ilişkilerde güven, sevgi, bağlılık ve bireysel özgürlüğün dengeli olması gerektiğini söylüyor. Ayrıca, aşkın beyindeki dopamin seviyesini artırarak mutluluk hissini pekiştirdiğini aktarıyor.

Sonuç olarak, aşk hem iyileştirici hem de zorlayıcı bir süreçtir. Sağlıklı bir şekilde yaşandığında mutluluk getirirken, dengesiz ilişkilerde stres ve duygusal sıkıntılara yol açabilir.

Sadakat Hormonları: Oksitosin ve Vazopresin

Aşkın devamlılığını sağlayan en önemli hormonlardan birinin de oksitosin olduğunu söyleyen Dr. Esra Gül Koçyiğit; “Oksitosin, sevgi, bağlılık ve güven duygusunu artıran bir hormondur. Partnerler arasındaki fiziksel temas, bu hormonun salgılanmasını destekler ve ilişkinin güçlenmesine katkıda bulunur. Ayrıca aşık çiftlerin bağlılığını arttıran vazopresin isimli başka bir hormon daha salgılanır. Böylece partnerlerin birbirlerine olan bağlılığı artar. Yani oksitosin ve vazopresin hormonlarına sadakat hormonları da diyebiliriz.” diye konuştu

“Partnerler, bireysel sınırlarına saygı göstermeli”

Altınbaş Üniversitesinden Dr. Koçyiğit, uzun vadeli, ağlıklı bir ilişkinin temel taşlarının karşılıklı güven, saygı ve bireysel alanları koruma olduğunu belirterek şu tavsiyelerde bulundu:

  • Partnerler birbirlerinin bireysel sınırlarına saygı göstermeli
  • Güven ve anlayış üzerine inşa edilen ilişkiler daha uzun ömürlü olur
  • Duygusal ve biyolojik süreçlerin farkında olmak, sağlıklı ilişkiler kurmada önemli rol oynar
  • Aşk, özgürleştirici bir duygu olup, karşılıklı destek ve empati ile beslenmelidir
(Visited 6 times, 1 visits today)