Uzmanlar uyarıyor: “Yorgunluk ve kilo değişimleri hafife alınmamalı.”
- D vitamini takviyesi almadan önce iki kez düşünün! - 10 Kasım 2025
- Uzmanlar uyarıyor: “Yorgunluk ve kilo değişimleri hafife alınmamalı.” - 9 Kasım 2025
- Yaşlılarda “Anlık Unutkanlıklar” ne diyor? - 9 Kasım 2025
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, Haşimato tiroiditi (otoimmün tiroid iltihabı) tanısının dünya genelinde hızla arttığını ve özellikle kadınlarda en sık görülen endokrin bozukluklardan biri haline geldiğini ortaya koyuyor. Güncel literatür, hastalığın yalnızca tiroid bezini değil, tüm metabolik ve psikolojik dengeleri etkileyen sistemik bir tabloya dönüştüğünü gösteriyor.
Haşimato tiroiditi, vücudun bağışıklık sisteminin yanlışlıkla tiroid hücrelerine saldırması sonucu gelişiyor. Bu durum, tiroid bezinde kronik bir iltihap ve zamanla hipotiroidi (tiroid yetmezliği) ile sonuçlanabiliyor. 2024 yılında yayımlanan Nature Reviews Endocrinology derlemesi, bu sürecin genetik yatkınlık, çevresel tetikleyiciler, viral enfeksiyonlar ve bağırsak mikrobiyotasındaki değişimlerle yakından ilişkili olduğunu belirtiyor.
Kadınlarda dört kat daha fazla görülüyor
Yeni epidemiyolojik veriler, Haşimato’nun kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 4 ila 8 kat daha sık görüldüğünü doğruluyor. Hormonal dalgalanmalar, gebelik, doğum sonrası dönem ve menopoz gibi süreçlerin bağışıklık sistemi üzerinde yarattığı etkiler, kadınlarda hastalık riskini artırıyor.
Bağırsak – tiroid ekseni güçleniyor
2023 ve 2024’te yayımlanan klinik çalışmalar, “gut-thyroid axis” olarak adlandırılan bağırsak-tiroid ilişkisinin önemini vurguluyor. Araştırmalar, bağırsak mikrobiyotasındaki dengesizliklerin otoimmün süreçleri tetikleyebileceğini; probiyotikler, liften zengin diyet ve antiinflamatuar beslenme yaklaşımlarının hastalığın seyrine olumlu katkı sağlayabileceğini gösteriyor.
Stres ve çevresel toksinler de risk faktörü
Harvard Medical School ve Karolinska Enstitüsü’nün 2024’te yayımladığı ortak meta-analiz, kronik stresin ve çevresel toksinlerin (özellikle pestisitler, BPA ve ağır metaller) Haşimato riskini artırabileceğini gösterdi. Uzmanlar, stres yönetimi, düzenli egzersiz ve uyku hijyeninin tedaviyi destekleyen önemli unsurlar olduğunun altını çiziyor.
Psikolojik boyutu da ihmal edilmemeli
Yeni literatür, Haşimato’nun yalnızca fiziksel bir hastalık değil, aynı zamanda duygudurum ve bilişsel işlevleri de etkileyen bir tablo olduğunu belirtiyor. Journal of Affective Disorders (2024) dergisinde yayımlanan bir çalışma, Haşimato tanılı bireylerde depresyon ve anksiyete oranlarının anlamlı düzeyde yüksek olduğunu, bu nedenle bütüncül (biyopsikososyal) bir yaklaşımın gerekliliğini vurguluyor.
Tedavi ve yaşam tarzı önerileri
Standart tedavi, tiroid hormon replasmanını (genellikle levotiroksin) içeriyor. Ancak son yayınlar, tedavinin sadece hormon dengesiyle sınırlı kalmaması gerektiğini savunuyor:
Beslenme: Glutensiz, işlenmiş gıdadan uzak, selenyum ve çinko açısından zengin bir diyet öneriliyor.
Bağırsak sağlığı: Probiyotikler, prebiyotik lifler ve yeterli su tüketimi destekleyici rol oynayabiliyor.
Stres yönetimi: Meditasyon, yoga ve nefes egzersizleri, bağışıklık sisteminin regülasyonuna yardımcı olabiliyor.
Düzenli takip: Tiroid antikorları (anti-TPO, anti-TG) ve TSH düzeylerinin düzenli kontrolü öneriliyor.
Uzman görüşü
Endokrinoloji uzmanları, Haşimato tiroiditinin artık “sessiz” bir hastalık olmaktan çıktığını belirtiyor. Hastaların yalnızca hormonal değil, psikolojik ve sosyal destek açısından da izlenmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Bilim dünyası, Haşimato tiroiditini yalnızca bir tiroid hastalığı olarak değil, bağışıklık, stres, bağırsak sağlığı ve psikolojik dengeyi bir arada etkileyen bütüncül bir sendrom olarak ele almaya başladı. Uzmanlar, erken tanı, düzenli takip ve yaşam tarzı değişikliklerinin hastalığın seyrinde belirleyici olduğunu vurguluyor.